Yargıtay: “Tapusuz taşınmazlarda muris muvazaası iddiası dinlenmez, koşulları varsa tenkis mümkündür.”
Muris muvazaası davaları herhangi bir kanunda açıkça düzenlenmiş davalardan değildir. Bu davalar, Yargıtay’ın 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda belirtilen ilkeler ışığında çözümlenmektedir. Söz konusu kararın sonuç kısmında;
“Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halide, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun’un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verildi.”
şeklinde hüküm kurulmak suretiyle, hakkında dava açılan taşınmaz(lar)ın “tapu sicilinde kayıtlı” taşınmazlardan olması gerektiğinin altı çizilmiştir. Gerçekten de tüm taşınmazlar tapu sicilinde kayıtlı değildir ve bu taşınmazlar da -sicilde kayıtlı olmamalarına rağmen- satış veya bağışlama gibi tasarruflara konu olabilir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 2015/4067 E. 2015/4911 K. numaralı 07.04.2015 tarihli kararında, yukarıda alıntılanan İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulanma alanı hakkında önemli bir karar vermiştir:
Çekişme konusu olayda mirasbırakan, ilk eşinden olma çocuklarını miras haklarından mahrum bırakmak amacıyla 11 adet taşınmazını ikinci eşinden olma çocuğuna devretmiştir. Şöyle ki devir tarihinde dava konusu taşınmazların çoğu tapu sicilinde kayıtlı olmasına rağmen, geriye kalanlar mirasbırakanın zilyetliğinde olmakla birlikte tapu sicilinde kayıtlı değildir. Mirasbırakanın ölümünden sonra, mirasbırakanın ilk eşinden olma evlatlar, 11 adet taşınmazın miras payları oranında adlarına tescil edilmesi talebiyle ikinci eşten olma çocuğa karşı muris muvazaası davası açmışlardır.
Yerel mahkeme, tapuya kayıtlı taşınmazların çoğu açısından davanın kabulüne karar vermiş ve Yargıtay da bu kararda bir isabetsizlik görmemiştir. Yerel mahkeme, tapusuz taşınmazlardan ikisi açısından da davayı kabul ettiyse de, Yargıtay bu kararı aşağıdaki gerekçelerle bozmuştur:
“Hemen belirtilmelidir ki; çekişme konusu 122 ada 61 ve 297 parsel sayılı taşınmazların öncesinde tapusuz ve mirasbırakan İ.’e ait olduğu, onun tarafından bağışlanması sebebiyle kadastro tespitinin davalı M. adına yapılarak kesinleşmesi ile çap kaydının oluştuğu sabittir. Muris tarafından yapılan tasarruf, mülkiyeti davalıya geçiren işlemlerden ise de böylesi bir durumda 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı ve muris muvazaasına dair iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde Türk Medeni Kanunu’nun 560 ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği açıktır.”
Görüldüğü üzere Yargıtay, tapusuz taşınmazların devrinin -mirastan mal kaçırma amaçlı olsa bile!- muris muvazaası davasına konu edilemeyeceğini belirtmiştir. Bunun nedenine gelince; muris muvazaasında, tapulu taşınmazlar açısından görünüşteki satış sözleşmesi tarafların gerçek iradesine uygun olmadığından, gizli bağış sözleşmesi ise resmi şekle uygun olarak yapılmadığından geçersizdir. Tapusuz taşınmazların devrinde ise şekil şartı aranmaz. Tapusuz taşınmazlarda mülkiyet, zilyetliğin devri ile geçtiğinden, görünüşteki satış sözleşmesi tarafların gerçek iradesine uymadığı ve muvazaalı olduğu için geçersiz sayılsa dahi, tarafların gerçek iradesine uygun olan bağış sözleşmesi (gizli sözleşme) şekil şartına tabi olmadığından geçerli sayılır. İşte bu sebeple, tapusuz taşınmazların devrinde muris muvazaası nedeniyle devrin iptaline karar verilemez.
Öte yandan, Yargıtay kararında da belirtildiği üzere, tapusuz taşınmazlar hakkında muris muvazaası davası açılamıyor olsa da koşullarının varlığı halinde bu taşınmazlar hakkında “tenkis davası” açılması mümkündür. Diğer bir deyişle, hukuk düzeni, hakkını aramak isteyen mirasçılar için alternatif bir yol sunmuş bulunmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki tenkis davasında davacı sadece saklı payını talep edebilecektir. Oysaki muris muvazaası davasını kazanan bir davacı, sadece saklı payını değil, yasal miras payının tamamını almaktadır. Bu açıdan, kazanılan bir tenkis davasının, kazanılan bir muris muvazaası davasına göre daha az getirisi olduğu tartışmadan uzaktır. Bu nedenle, kendisinden mal kaçırılan mirasçıların öncelikle muris muvazaası iddiasını ileri sürmeleri, bu mümkün değilse tenkis yoluna gitmeleri kendi menfaatlerine olacaktır. Zaten uygulamada bu iki talep çoğu zaman terditli (kademeli) olarak aynı dava içinde ileri sürülmektedir.
Recommended Posts
MİRASTAN KAÇIRILAN VE TAPUDA KAYITLI OLMAYAN TAŞINMAZLAR İÇİN GENEL MUVAZAA HUKUKİ SEBEBİNE DAYALI OLARAK DAVA AÇILMALIDIR
Nisan 10, 2019